https://pejoss.com/index.php/pub/issue/feedPremium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)2025-09-30T00:00:00+03:00Editoreditor@pejoss.comOpen Journal Systems<p>Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS); 2017-2020 yılları arasında yılda bir yayınlanmış, 2020 Haziran ayından itibaren ise aylık ve gerekli durumlarda özel ya da ek sayılar da yayınlayabilecek şekilde, en fazla 25 makalenin yer alabileceği sayı ile yayımlanması planlanan <strong>uluslararası hakemli ve indeksli</strong> bir e-dergidir.</p>https://pejoss.com/index.php/pub/article/view/772Kentlerin Görsel Dokusu: Tipografik İzler ve Ritmik Yüzeyler2025-09-09T02:54:51+03:00Sevim Karaalioğlusvmkaraali@gmail.com<p>Kentler, mimari yapıları, kültürel simgeleri ve sokak yüzeylerine işlenmiş tipografik izlerle kimlik kazanır. Kentsel mekânlarda yer alan tipografiler, görsel dokuyla birlikte kültürel belleği, aidiyet duygusunu ve çeşitliliği görünür kılar. Tarihi dokular, geçmişin izlerini günümüze taşıyarak kültürel belleğin görsel bir parçası hâline gelmektedir. Bu çerçevede tipografi, yazılı bir ifade biçiminin yanı sıra kent belleğini ve bireylerin şehirle kurduğu bağı güçlendiren, mekânın ruhunu yansıtan bir görsel dil olarak ele alınmaktadır. Kent yüzeylerindeki tipografik uygulamalar, bu zenginliği fark etmeye ve farkındalık uyandırmaya katkı sağlamaktadır. Bu çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden betimsel analiz yaklaşımına dayanmaktadır. Ulusal ve uluslararası kentlerde yapılan incelemeler sonucunda, görsel dokuya etki eden tipografik ögeler irdelenmektedir. Estetik ve kültürel boyutlar birlikte ele alınarak, mekânsal tipografik uygulamalar, yıpranmış tabelalar ve rastlantısal tipografi örnekleri ritmik yüzeyler bağlamında incelenmiştir. Bu incelemeler; görsel etki, mekân-yüzey ilişkisi, ritim, renk ve tipografi gibi ölçütler doğrultusunda yapılmakta ve kent kimliği ile kültürel doku arasındaki bağ vurgulanmaktadır. Böylece tipografi, gündelik yaşamı sıradanlıktan çıkararak toplumsal hafızayı güçlendiren bir öge olarak öne çıkmaktadır. Kent yüzeylerinde iz bırakan tipografik ögelerin ritim ve yüzey ilişkisi bağlamında değerlendirilmesi, kentsel kimliğin görsel belleğini görünür kılmaktadır. Araştırma, bu yönüyle tipografi ve kent ilişkisine farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Sonuç olarak, kent tipografisi bir şehrin özgün imzasını taşıyan önemli bir görsel iletişim aracı olarak değerlendirilmektedir.</p>2025-09-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)https://pejoss.com/index.php/pub/article/view/773Mevlevi Sembolizminde Kudüm2025-09-10T13:52:48+03:00Seda Düzyol Yılmazsedaduz79@gmail.com<p class="s38"><span class="s10"><span class="bumpedFont17">Bu çalışma, kudüm adlı vurmalı çalgının Mevlev</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">lik geleneğinde kapsamlı bir analizini sunmaktadır. Araştırma, </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">çalgı</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">nın tarihsel kökenlerini, yapısal özelliklerini ve taşıdığı derin sembolik anlamları ele almaktadır. İnceleme, öncelikle kudümün geleneksel Türk </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">musiki</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">sindeki yerini ve derili vurmalı çalgılar ailesi içindeki konumunu tespit etmeye odaklanmıştır. Bu bağlamda, benzer işlevlere sahip olduğu düşünülen, yapı olarak kudüme benzeyen kös, nevbe ve nakkare gibi </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">çalgı</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">larla karşılaştırılması yapılmıştır. Ancak, yapılan bu organolojik karşılaştırmalar neticesinde, kudümün söz konusu çalgılarla doğrudan ve kesin bir akrabalık bağı tespit edilememiştir. Çalışmanın temel bulgusu, kudümün asıl kimliğini ve özgünlüğünü, Mevlev</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">lik geleneği içerisindeki sembolik ve işlevsel boyutuyla kazandığıdır.</span></span></p> <p class="s38"><span class="s10"><span class="bumpedFont17">Mevlev</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> ayin-i şeriflerinde kudüm, sadece ritim tutan sıradan bir çalgı olmanın çok ötesine geçen bir role sahiptir. O, sem</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">a</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> töreninin yapısal temelini atan, dervişin manevi ve içsel yolculuğuna eşlik eden ve onu destekleyen, aynı zamanda yaratılışı başlatan il</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">a</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">h</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span> <span class="s10"><span class="bumpedFont17">“</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">kün</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">”</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> (ol!) emrini sembolize eden çok katmanlı bir unsurdur. Kudümün, belirli velvele kalıplarıyla standartlaştırılmış olan</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> icrası, kudümzenbaşının mutri</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">ban </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">(musiki heyeti) içindeki liderlik rolü ve tekke adabı çerçevesinde üzerine yüklenen derin sembolik anlamlar, onu diğer tüm vurmalı çalgılardan köklü bir şekilde ayırmaktadır. Bu bağlamda kudüm, Mevlev</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> sembolizminin merkez</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> bir işaret taşı h</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">a</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">line gelmiş, organolojik değil, sembolik ve tasavvuf</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">bağlamıyla özgünleşmiştir.</span></span></p> <p class="s38"><span class="s10"><span class="bumpedFont17">Sonuç olarak, kudümün Mevlev</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">likteki yeri, bir müzik aletinin ötesinde, </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">ritüelin</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> işlevsel bütünlüğünü sağlayan ve il</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">a</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">h</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">i</span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17"> aşkın sembolik ifadesini mümkün kılan eşsiz bir </span></span><span class="s10"><span class="bumpedFont17">çalgı</span></span> <span class="s10"><span class="bumpedFont17">olmasıyla tanımlanabilir.</span></span></p>2025-09-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)https://pejoss.com/index.php/pub/article/view/774Kamusal Sanat ve Sosyal Sorumlu Tasarım Bağlamında Metro İstasyonlarının Dönüşümü2025-09-10T14:14:14+03:00Turgut Kalayturgut.kalay@dpu.edu.trAyşenur Kandemiraysenur.kandemir@nisantasi.edu.tr<p>Bu çalışma, kamusal iç mekânlarda sosyal sorumlu tasarım anlayışının önemini ve metro istasyonlarının salt geçiş mekânları olmaktan çıkarılarak kimlik, aidiyet ve estetik değer taşıyan toplumsal mekânlara dönüştürülme gerekliliğini ele almaktadır. Araştırmanın temel amacı, metro istasyonlarını işlevsel sirkülasyon alanları olmanın ötesinde bireysel ve toplumsal deneyim üreten kamusal sahneler olarak değerlendirmektir. Stockholm, Moskova, Napoli ve New York’taki seçilmiş metro istasyonları, çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Çalışma, modern kentlerde hız ve işlev odaklı planlamaların metroları Marc Augé’nin kavramsallaştırdığı “yok yerler” niteliğine sürüklemesine karşılık, sanatsal ve estetik müdahalelerin bu mekânları hatırlanan ve aidiyet üreten alanlara dönüştürebileceğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Bu bağlamda kamusal sanatın, bireylerin gündelik yaşam deneyimlerini dönüştüren, kültürel kimliği yansıtan ve sosyal sorumluluk işlevi gören bir araç olduğu savunulmaktadır. Araştırma, yöntem olarak görsel materyaller üzerinden betimsel analiz ve nitel içerik analizi kullanmıştır. Seçilen uluslararası metro örnekleri; estetik katkı, kullanıcı deneyimi, toplumsal işlev, sosyal sorumluluk ve mekânsal kalite boyutlarında değerlendirilmiş, bulgular kavramsal literatürle ilişkilendirilerek çözümlenmiştir. Bulgular, metro istasyonlarında sanat ve tasarımın görselliğin yanı sıra kullanıcı deneyimini, toplumsal aidiyeti ve kent kimliğini dönüştürdüğünü göstermektedir. Stockholm’deki renk ve kaya dokusu birlikteliği, Napoli’deki ışık ve mozaiklerin duyusal belleği, New York’taki mozaik sanatının katılımcı atmosferi ve Moskova’daki anıtsal estetik yaklaşım, metroları geçiş mekânından çıkararak estetik ve toplumsal hafızaya katkıda bulunan mekânlara dönüştürmektedir. Buna karşın Gayrettepe hattı, monoton ve tekrarlayan kurgusuyla Augé’nin “yok yer” tanımına yaklaşmakta; kullanıcıyı bir sirkülasyon nesnesine indirgemektedir. Sonuç olarak çalışma, metro istasyonlarının kamusal sanat ve sosyal sorumlu tasarım ilkeleriyle dönüştürülmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Bulgular, uluslararası örneklerde olduğu gibi sanatsal müdahalelerin kimlik, aidiyet ve toplumsal bilinç üretebileceğini; Gayrettepe gibi kimliksiz koridorların da yerel temalar, estetik düzenlemeler ve katılımcı sanat pratikleriyle yeniden kurgulanabileceğini göstermiştir. Bu yönüyle araştırma, ulaşım altyapılarının yalnızca teknik işlevleri değil, toplumsal bellek ve estetik deneyimi de kapsayan çok katmanlı mekânlar olarak yeniden düşünülmesine katkı sunmaktadır.</p>2025-09-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)https://pejoss.com/index.php/pub/article/view/766Lider Kadro Karakter ve Tercihlerinin Dış Politikadaki Yeri ve Önemine Bakış2025-09-04T21:40:56+03:00Sıddık Arslansiddikarslan@hotmail.com<p>Bu araştırma, lider kadronun karakter özelliklerinin ve tercihlerinin dış politika kararları üzerindeki belirleyici etkisini, güncel uluslararası krizler ve dijital çağın getirdiği yeni dinamikler bağlamında sistematik olarak incelemektedir. Küreselleşme sürecinin oluşturduğu karmaşık güvenlik sorunları, popülist liderlerin yükselişi ve sosyal medyanın diplomasiyi dönüştürmesi, lider faktörünün uluslararası ilişkilerdeki rolünü yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Çalışmanın temel amacı, liderlerin psikolojik özelliklerinin, kişisel hesaplarının ve tercihlerinin hangi koşullar altında ve ne ölçüde dış politika kararlarını şekillendirdiğini ortaya koymaktır.</p> <p>Araştırmada nitel yöntem çerçevesinde karşılaştırmalı vaka analizi kullanılmış, Vladimir Putin (Rusya), Donald Trump (ABD), Xi Jinping (Çin) ve Angela Merkel (Almanya) örnekleri üzerinden derinlemesine inceleme gerçekleştirilmiştir. Hermann'ın liderlik özellikleri analizi, Bueno de Mesquita ve Smith'in seçici grup kuramı, Jervis'in algı teorisi ve Post'un psikobiyografik yaklaşımını sentezleyen özgün bir kuramsal çerçeve geliştirilmiştir. Veri toplama sürecinde liderlerin resmi konuşmaları, diplomatik yazışmalar ve dönem tanıklıklarının sistematik içerik analizi yapılmış, konuyu anlama ve derinleşmede doyum noktasına varıncaya kadar ilgili farklı kaynaklar araştırılarak okunmuştur.</p> <p>Bulgular, narsisistik kişilik özelliklerinin saldırgan dış politika tercihlerine yol açtığını, paranoyak eğilimlerin güvenlik takıntılı politikalar ürettiğini, otoriter sistemlerde kurumsal filtrelerin işlevsiz olduğunu ve lider hatalarının sistematik politika felaketlerine dönüştüğünü göstermiştir. Demokratik sistemlerde parlamenter denetim ve özgür basının lider faktörünün aşırı etkisini %68 oranında sınırlandırdığı, dijital çağın ise dürtüsel/içgüdüsel (impulsif) karar vermeyi artırdığı tespit edilmiştir. Çalışma, lider zaaflarının dış güçler tarafından manipüle edilmesinin ulusal güvenliği tehdit ettiğini ortaya koymuş; kurumsal denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, dijital diplomasi protokollerinin geliştirilmesi ve lider psikolojisi uzmanlarının istihdam edilmesi önerilerini sunmuştur. Araştırma, "Bağlamsal Lider Etkisi Modeli" geliştirerek literatüre özgün katkı sağlamış; lider faktörünün dış politikadaki rolünün sistematik analizine yönelik metodolojik araçlar sunmuştur.</p>2025-09-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)https://pejoss.com/index.php/pub/article/view/771Turizm İşletmelerinde Yukarı Satış Tekniği Kullanımı ve Gelecekteki Kullanımına Yönelik Beklentiler2025-09-07T00:59:28+03:00Aykut Pajoaykut.pajo@klu.edu.tr<p>Up-selling (yukarı satış), tüketicileri seçmiş oldukları üründen daha nitelikli ve daha yüksek fiyatlı olanını satın almaya ikna etmeye yönelik satış tekniğidir. Yukarı satış tekniğini başarı ile uygulayan işletmelerin satış, karlılık, işletme imajı ve müşteri memnuniyet düzeylerinde artış olduğu görülmektedir. Bu sebeple farklı alanlarda pek çok işletme bu teknikten yararlanmaktadır. Ancak, yukarı satış tekniği etik değerlere uygun şekilde, müşteri menfaatleri doğrultusunda kullanılmalıdır. Yukarı satış tekniğindeki asıl hedef müşteri ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak ürün veya hizmeti önermektir. Bu araştırmanın amacı, yukarı satış tekniğinin turizm işletmelerinde günümüzde ve gelecekteki kullanımına yönelik beklentileri tespit etmektir. Kartopu örneklem tercih edilen araştırmada yukarı satış konusunda uzman 10 turizm akademisyeni ve 10 sektör temsilcisi ile görüşülmüştür. Araştırma verileri nitel araştırma yöntemlerinden görüşme tekniğiyle toplanmıştır. Toplanan verilere içerik analizi uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre turizm işletmelerinde yukarı satış daha çok konaklama, yiyecek-içecek, seyahat, hediyelik eşya ve ulaştırma hizmeti sunan işletmelerde karlılığı, satışları, müşteri memnuniyetini ve işletme imajını artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Turizm eğitimi veren eğitim kurumlarında yukarı satış tekniği eğitimi verilmediği ve bu konuda eğitim verilmesinin gerektiği ifade edilmektedir. Bu sayede, yukarı satış tekniğini başarıyla uygulayan personel sayısı artacaktır. Gelecekte yukarı satış tekniğinin kullanımının yaygınlaşması için turizm eğitimi veren okullarda ve işyerlerinde eğitim verilmesi ve yukarı satış tekniğini başarı ile uygulayan personelin ödüllendirilmesi önerilmektedir.</p>2025-09-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Premium e-Journal of Social Sciences (PEJOSS)